PERDE  : 4

SAHNE : 1

 

(Baş kadı Ebu Ömer Muhammed bin Yusuf el Hammadi, üye Ebu Cafer Muhammed b Ahmet Enbari et tenühi ve üye Ebu  Hüseyin Ömer b Melik es Şeybani’dir Hammadi Maliki mezhebindendir. Üyelerin Hanefidir Aslında mahkemeler dört ehli sünnet mezhebinin üyeleri ve bir başkan olarak beş kişiden oluşurdu. Fakat Hallac’ın mahkemesine Hambeli ve Şafii üyeler alınmamıştı. Hambellerin devletle sürekli çatışmaları vardı. Şafiiler ise Hallac’ın suçladığı zındıklandıktan tövbe ederek dönerse affedilebileceğini kabul ederlerdi. Olaki tövbe ederse dahi kurtulmaması için Şafii kadı alınmamıştır. Mahkemeyi vezir Hamit istediği gibi kurmuştur. Halifenin başına bir bela geleceğinden korkmasına rağmen Hamit onu dahi dinlememiştir.

Ayrıca, son yargılamada başta Hambeliler olmak üzeer kırk gün boyunca Hallac lehine yoğun gösteriler olmuştur.

Yargılama Dar-ül amme denilen adalet sarayında yapılır. Vezirler, ordu komutanları, polis şefleri yargılama salonunda hep hazır bulunurlar. Ordu alarma geçirilir. Tanıklar baskı altına alınır. Tanıklardan kaybolanlar olur. Tanık İbn Şakir, Hallac aleyhine tanıklığı reddettici için Bağdat surlarının dışında, boynu vurulmuş olarak ölü bulunur.

Yani Hallac’ın dostu İbn Bişr ve Ebu’l Abbas baskı altında ifadeye zorlanır. Hallac’ın son günlerinde, hücresine bir baba ve kız atılır. Kız gece feryat ile Hallac’ın kendisine tecavüze kalkıştığını söyler. Bu komplo tutmaz. Yargılama çok uzun sürdü, olaylar da sürdü gitti.)

El Hammadi   : Muhammed Hüseyin ibn Mansur el Hallac’ın yargılama celsesini açıyorum.

Hakkındaki suçlamayı okuyorum.

Hallac             : Ben önce söz istiyorum.

El Hammadi   : Buyur ya Hallac

Hallac                         : Bu mahkeme nakıs bir mahkemedir. Usule göre Hambeli ve Şafi kadıların da bulunması gerekir.

El Hammadi   : Onlar katılmayı kendileri istemediler.

Hallac             : Yazılı bir beyanları var mı ?

El Hammdi     : Yok ama alırız.

Hallac             : Alana kadar yetkisizsiniz.

El Hammadi   : Sen masum isen, korkun nedir ey Hallac ? Suçsuz olanın zaten kati delileri vardır. İspat eder kurtulur.

Hallac                         : Şimdi kum suçlu, kim suçsuz girmeyelim bu tartışmalar. İcabederse mevzuyu çiğnetmeyiz kimseye. Önce uyun kendi usulünüze, sonra bakalım madde metnine.

El Hammadi   : (Diğer iki kadı ile fısıldaşır) Mahkememizin mevcut hali ile davaya rüyet etmeye karar vermiştir.

Hallac                         : Bakıyorum da kendi insicamınızla ıslanıyorsunuz hep. Rahmetiniz bol, gani gani.

El Hammadi   : O nasıl söz, rahmet Allahtandır.

Hallac                         : Rahmet Allahtansa usûl Kurandadır. Hiçbir mahkeme sadece kendi usulüne karar veremez. Zira usul adalette eşitliğin, yargıda üzgürlüğü sağlar, ki öcneden tayin edilir, önce yargıçları bağlar.

El Hammadi   : Kararımız verilmiştir ve kesindir.

Hallac             : Karar sizindeğil Hamid’indir.

El Hammadi   : Mahkememiz bağımsızdır.

Hallac                         : Hamid de bağımsızdır. Kendine müslümanım diyen tüm kadılar, ulema din erbabı devletten elini çekmedikçe ; birer nifak aracı olacaklardır siyaset bataklığında. Evezirlerin ve emirlerin, kralların kuklası olacaklardır; iman ve ihlasını uluorta pazarlayan Kardeş kanı akıtarak tahna oturan zorbaların; kan-ı katli vacip fetvası ile kardeş kanına ortak olan biat telları bilsin ki, boyunuma geçecek yağlı urgan beni incitmez, ama elinizdeki kalem celladın kılıcıdır. Çekin elinizi ümmetin üzerinden görülsün gerçek müsebbibler. Açığa çıksan cellatlar. Siz varken masum görülebiliyor hala, halka karış yaptığınız riyakarlık koruyor onları, gizliyorkanlı emellerini.

HALKTAN ZALİMLERİ GİZLEMEK İSYANDIR HALKA

Eşhedü enla..

El Hammadi   : Ey kanı hela

Hamit              : (Fırlar yerinden) Şu söylediğin sözün altını yazıp imzala.

El Hammadi   : Onu kızgınlıla söyledim. Bir hüküm, bir fetva hükmü taşımaz

Hamit                         : Duygularını  yansıtmayan söz, ölüm hükmüdür ey Hamit Sen ne dediğini biliyor musun ? Üstelik ben o sözü söyleyince adam kelimeyi sahadet getiriyordu.

Şahadet halinde  halinde birine ölüm hükmü verilir mi hiç.

Şahadet aşığa ölüm zaten.

Bize düşer ölüm

Sizin yapınıza şahadet

Hamit                         : Ben şahidim sözlerinize, eğer imzalamazsan and olsun ki, bir zındığı öldürmeyi şahsı hak sayarım.

Hallac             : Hamit doğru söylüyor.

Dünyayla kestim ilişkimi ben

Öyleyce can verip, kam almak gerek dünyadan

Hamit              : Bak zaten kabul ediyor. Üstelik eşhedü en la dedi kaldı. La yoktur demek. Belki bu zındıkla ilahe deyip bırakacaktı.

El Hammadi   : Ne diyorsun Ya Hallac ?

Hallac             : Öldüren beni ey dostlar,

Hayat ölümdedir diyorum.

Tekrar tekrar

Hiçliğe karışan yok olur,

O zaman var olur

Varlık yoklukta,

Aydınlık karanlığın zirvesinde,

Cesaret korkunun,

Aşk çilenin bittiği yerde,

Sevap günahın tükendiği yerde

Her şey kendi zıddında

Tek, bir ve aynı haddi zatında

La’nın sırrını keşfedemeyen vezir ise bu alemde, öldürün beni ey dostlar. La olmazsa ilah yoktur. La ilahe ill allah, ilahlar yoktur ve fakat Allahtan başka demek. Bakın Allahın varlığı bile ilahların yokluğu üzere, kendi zıddı üzredir. Yok olanın zıddı üzerine kuruludur.

Ben la ilahedeki la gibiyim

Mallahtaki illa ibi

Kadılar ilahe gibi

İllalha daki illa (var olan Allah ve boşluğa gedirim)

İllaya gider sanırım

İlla olan haklı gideriz hepimiz

Perişan bu eniyim

Aşık ağzından çıkan her la’nın hesabını bilir. Bilir de ne yazık ki, Hamit ümmete vazir.

El Hammadi   : Çelişki yok mu burada ya Hallac ?

Hallac                         : Çelişki vardır ve sizin varlığınız benim varlığım, bu kainat, bu gök kubbe, her şey çelişkidedir kendi varlığıyla. Çelişki vardır ama, karşıtlık da yoktur kainatta.

Hamit                         : Tekrar ediyorum, adam ikrar ediyor. İkrar haktan gelir. Mesul olursunuz sonra.

El Hammadi   : Hayır, ikrarını saymıyoruz. Bunların hepsi kızgınlık üzerine oldu.

Hiddet aklı engelleyen bir güçtür, besler sadece nefreti.

Hamit              : Yazın ve kararınız ne olursa olsun tutanakta kalsın bu söz.

El Hammadi   : Tamam, tamam tutanağa geçeceğiz.

Şeybani           : Evendim kayda geçsin, sanık kelimeyi şehadeti bile te’vil etti. Te’vil zındıklığın şartlarından biri değil mi ? Göz göre göre uyutuyor bileri, mahkemede zındıklık progandası.

El Hammadi   : Tamam, tamam. Şimdi hakkındaki suçlamayı okuyorum ya Hallac.

Hallac             : Suçlama mı ?

El Hammadi   : Evet.

Hallac             : Okuyun.

El Hammadi   : Kendinizi Tanrı yerine koyduğunuz, yani Ene’l Hak dediğiniz, böylece

meniciliğin sanaviyyat, yani iki Tanrı’cılığına saptığınız. Kuran-ı Kerim’i te’vli ettiğiniz, dünyanın adil olmadığı için herşeyin haram olduğu; bu nedenle ondan en azını alarak yaşamak gerektiği; imanın adil olana kadar, bu dünyanın adil olmadığını söylemişsiniz. Ne diyeceksiniz? Bunlar zındılık suçunu oluşturur ki, cezası ölümdür.

Hallac             : (Derin bir of çeker)

Size nasıl anlatsam

Yarem derine inmiş,

Söz yetmez sızıma

Zahirden bakan tabip,

Nereye neşter ata

Ene’l Hak dedim biri birledim,

Enel’l Hak dedim, evet yine derim

Ene’l Hak ben Tanrı’yım demekse

İkincisi nerede,

Nerede ikilemek Tanrı’yı

Ene’l Hak O’ndan gayrısı suret ile,

Ene’l Hak sureti gör beyan ile

Ene’l Hak hakikat ile

Hakikat aşk ile,

Aşk sevgiyle

Ene’l Hak aşk ile yanan,

Yanan o yakılan o yakan o

Şavkıyla sureti görünen, görünen o

Gören o, gönül o göz o

Bunlar te’vil görmedikçe tabib

Aklın tutsağı yani bir kadı

Dünyanın adil olmadğına gelince,

Sırça köşkünüzde görülmüyorsa da,

Adil yapmak elimizde.

Ayrıca Kuran-ı Kerim’e göre zındıklık diye bir suç yok. Siz nasıl ihdas edebilirsiniz.

Eş Şeybani      : Bizmi uyduruyoruz, yıllardır uygulanıyor.

Hallac             : Ne zamandan beri?

Eş Şeybani      : Biz hep uyguluyoruz.

Hallac             : Kendini tek gerçek sanan düşünce türü için zaman kendinden başlar.

Hz. Muhammed ve dört halife zamanında var mıydı?

Eş Şeybani      : Doğrusunu istersen, bakmam lazım kitaba.

Hallac             : Hangi kitaba ?

Eş Şeybani      : Fıkıh ve Hadis kitaplarına.

Hallac             : Onları yazan kim, baksana bakacağın kitaba. Bu ceza ilk defa 742 Ca’d bin 

                        Dirham’ı öldürmek için uyduruldu din adına siyaseten. Yok idi, var oldu

                        sayenizde.

El Hammadi   : Bu husus da karar bağlanacaktır el Hallac. İlk defa bir itaraz geliyor. Celseyi kapatıyorum. Gelecek celse şahidler dinlenecek.

(Celse açılır, şahidler dinlenilmiştir. Şahid sözlerini özetler mahkeme başkanı)

El Hammadi   : El Hallac, mahkeminin dinlediği şahidler sizin zındık olduğunuz, isnat edilen suçları işlediğinizi söyledi duydunuz. En yakın dostlarınızdan kendi şahidinizi bin Bişir ve Ebul Abbas dahi aleyhinizde şahidlik etti. Şahitlerinizden ibn Şakir musa Bin Abbas, Ali bin Zekeriya, Zülfikar bin Rıza’nın şahitliğine başvurulmadı. Surların dibinde başları vuruhlmuş olarak bulundu. Bir takım şahidleriniz ise hiç bulunamadı. Kayıp. Hücrenizde tecavüze yeltendiğinizi söyleyen Süreyya ise taciz esnasında sizin Tanrı’lık iddia ettiğinze dair bir söz duymadığını söyledi. Taciz de davamız dışı olduğu veçhile şahidliği geçerli sayılmadı. Ne diyeceksiniz ?

Hallac                         : Bir şey demem. Demem o ki, Tanrı’yım desem Süreyya ikinci Meryem olacaktı sayenizde. Bereket bu gelmedi başımıza. Aleyhime şahidlik yapan dostlarıma söyleyeceğim dostluğun ancak erdemli iki kişi arasında sürdürülebilir bir ilişki olduğudur ve erdemli tek bir davranış yoktur ki yasayı ihlal etmesin.

El Hammadi   : Son sözleriniz beraatinizi istiyor musunuz ?

Hallac                         : Hayır, bir şey istemiyorum. Adil olmadan dünyadan istenilen her şey haram, istedikçe artar haram.

El Hammadi   : Çıkabilirsin el Hallac. Kararımzı verip açıklayacağız sana.

(Hallac çıkar,  kadılar tartışmaya devam ederler. Bir takım fiskoslar olur)

kararına her kes kendi yazsın ve imzalasın

Et Tenühi        : Zındık olduğun anlaşıldığından öldürülmesine.

Eş Şeybani      : Ben de aynen katılırım.

El Hammadi   : Ben de aynı kararı imzalıyorum .

(Yazar ve imzalar)

Yalnız malları ve mirası konusunda bir karar vermemiz lazım.

Bizim fıkıhımıza göre zındık birinin malları hazineye irat kaydedilir.

Et Tenühi        : Bana göre, zındıklıktan önce edindiği mallar ailesine miras olarak kalır.

Sonrakiler hazineye müsadere edilir.

Eş Şeybani      : Bencede de son çözüm adil.

El Hammadi   : İçeri buyurun el Hallac.

(Hallac girer)

Şimdi mahkemenin verdiği kararı açıklıyorum. Detayları yazılı kararda açıklanacağı veçhile, toplanan delillere, şahid ifadelerine ve mahkemedeki ifadelerinize göre zındıklık suçunu işlediği  mahkememizce sabit görülmüş olup, islam halifesinin bize verdiği yetkiye göre açık yargılaması sonucunda sınığın eylemine uyan ölüm cezasıyla tecziyesine ;

Ölümün asılarak ve sonra yakılarak infazına,

Zındıklıktan önceki malların irsine intikaline, sonraki malların hazineye intikaline,

Hükmün Cuma hutbesinde okunmasına,

Oybirliği ile karar verilmiştir.

Hallac             : (Birden sakin tavrını bozar)

Ey deha ve ün cellatları

Ey yargılı adalet,

Ey sorgulu hüküm

Acımasız bir yargıç ve

İlahi bir adalet bekliyor sizi : Zaman

Zaman : Gerçeğin suskun dili,

Akıp giden ellerinizden

Aşındıran kudretinizi,

Hiçbir zaman köleleştirmediğiniz

Köleleştiremeyeceğiniz hiçbir zaman

Tarihin ak saçlı anası

Zaman sığınırım adaletine

(Zabitler sürükler, çıkarken son kez)

Fitne ve şiddet vebadan bile hızlı sirayet eden bir hastalıktır, mutlaka bir gün aynı haşmetle vurur uygulayıcılarını da.

 

(Işıklar söner)

 

 

 

 

 

PERDE  : 4

SAHNE : 2

 

(Hallacın yaşı 65’ tir. Polis müdürü (Sahib üs Şurta) Muhammed bin Abdüssemed onu Bağdat’ın Horosan çıkış  kapısına getirir. Hallac önce kırbaçlanır, sonra kılıç ile yaralanır, sonra çarmıha gerilir ve bir gün öyle bekletilir. Sonra taşlanır. Boynu vurulur, elleri kesilir, cesedi yakılıp dicleye atılır. Hallac bir sehpanın üzerindedir. Yanında cellat vardır. Kalabalığın uğultuları duyulur).

Cellat              : (Hafifçe) Beni bağışla el Hallac, görevim bu benim.

Hallac             : Kendi cellatına saygı duymayan hiçbir aşık ölümü hak etmemiştir

(Baş kadı gelir, dua okur ve sorur)

El Hammadi   : Korkuyor musun ya Hallac

Hallac             : Korkmayan kaybedecek bir şeyi olmadığını gösterir.

Hayır korkmuyorum

Korku ruhu engelleyen arzuyu yakan bir ateştir

Evet korkuyorum.

El Hammadi   : Yine çelişik konuştun. Allah hepimizin günahlarını affetsin. Amin.

Son isteğin nedir ?

Hallac             : Namaz kılmak istiyorum. Ve bana ilk taşı günahsız biri atsın.

El Hammadi   : (Kalabalığa döner) İlk taşı günahsız olanınız atacak. Duyun. Bir seccade verin.

(Şıbli çıkar sahneye ve seccadesini verir. Halac iki raket namaz kılar. Sonra Hamit işareti verir cellat kırbaçlamaya başlar)

Hallac             : Ehad, Ehad yalnız Ehad.

(Bu arada bayılır. Sahneye doğru birkaç sufi baygın düşer. Şıbli ve İbn Hafif de dahildir bunlara. Gürültüler yükselir)

Hamit                         : Sakın olmazsanız dağıtırım hepinizi. (Sessizlik olur kırbaçlama devam eder. Hallac güler, gözlerinden yaş gelir, ubrası yırtılır, akrebi ilk kez ondan ayrılır) (Doğrulur, kırbaca ara verilir)

Hallac                         : Allanım senin hakikatine bağlı olan varlığım ve benim hakikatime bağlı olan varlığın hürmetinedir bunlar. Benim varlığın seninkinde yok olmuştur, ona karışmadan. Varlığın varlığımı kuşatmıştır iç içe girmeden.

Allahım, şu topluluk senin kullarındadır. Sana yaklaşmak ümüdiyle beni öldürmek için toplanmışlar, onları affet. İyi biliyorum ki, bildiklerimi onar da bilseler veya bildiklerimi ben bilmeseydim onlar gibi, bu hal başımıza gelmezdi. Onlara selam sana hamd olsun.

(Cellat kırbacı bırakır. Omuzuna bir kılıç darbesi vurur. Hallac düşer. Kılıç darbeleri devam eder. Kan akar her yerinden)

Hamit              : Hadi dağılın. Bugün direğe asılı kalacak, bu halde teşhir edilecek.

(Topluluk dağılır, sesler kesilir. Hallac bir direğe bağlağnır. Başına nöbetçi konur. Sahne kararır. Hallac’ın olduğu bölüm hafifçe aydınlıktır. Sonra Şıbli çıkagelir. Hallac yüzüne kan sürmüştür. Akan kan ile de ellerini yıkamaktadır).

Şıblı                : Ne yapıyorsun ya Hallac, kan içinde her yanın.

Hallac             : Abdest alıyorum.

Şıblı                : Kan ile mi ?

Hallac                         : Evet böyle iki rekat namaz kılacağım. İki rekat namaz da Allah’a götürür. Yeter ki, abdesti kan ile alınsın, aşk içinde kılınsın.

Şıblı                : Vedalaşalım ya Hallac.

(Kucaklaşırlar, Şıblı ağlar Hallac onun saçını usulcacık okşar)

Tasavvuf nedir ya üstad?

Hallac             : En basit mertebesi şu gördüğündür.

Şıblı                : Ya en yüce mertebesi

Hallac             : Onu da yarın görürsün.

Şıblı                            : (Gözleri yaşla) Ben sana halka hiçbir  sır açma demedim mi ? Ey üstad-ı muazzama.

Hallac                         : Sır aşktır, sır hakikat. Aşk aşikar olan. Ben açığa vurmasaydım eğer, zalimlerin hareminde kapatılmıştı aşk. Buna dayanmadı yüreğim Ey Şıblı.

(Şıblı daha fazla dayanamaz, arkasına baraka çıkıp gider)

(Sabah vaktidir. Kalabalık yine toplanmıştır. En ön safta taş atıcılar toplanmıştır)

Hamit              : Günahsız olanınız ilk taşı atsın.

(Kalabalıktan hiç ses çıkmaz. Kimse yeltenmez)

Yok mu günahsız bir kimse, ümmeti müslüman içinde?

İbn Ata           : Bu adil olmayan dünyadan bir lokma bile yemiş olan herkes günahkardır.

Herkes suçlu hepimiz katiliz.

Hamit              : Sen at İbn Ata.

İbn Ata           : Ben en büyük günahkarım.

Hamit              : Yok mu içinizde bir ermiş, derviş, mümin, günahsız.

İbn Ata           : Bir tek kişi.

Hamit              : Kim o çıksın ortaya.

İbn Ata           : Onu da öldürüyoruz işte, elbirliğiyle.

Hamit              : O kâfir-i ekberin ta kendisi

Ben atıyorum o zaman ilk taşı

En günahsısınız benim bakılırsa duruma

(Bir taş atar. Onlarca taş atılır. Hallac gülümser)

(Şıblı bir gül atar, ibn Ata’da bir gül atar. Hallac derin bir ah çeker)

Durun, kim attı o gülleri.

İbn Ata           : Ben attım.

Şıblı                : Ben attım.

Cellat              : (Yine eğilir Hallac’a) Neden ah çektiniz gül atılınca. Onca taşa güldünüz de.

Hallac             : (Zor bela)

Ellerin taşı başımı yarmaz, dostun bir tek gülü yareler beni. Onlar ne yaptığnı bilmiyor oysa Şıblı ve Ata’nın bilmesi gerekirdi.

HASB EL VECD İFRAD EL AHİZ LEHÜ (Aşığın vecd halinde biri tek yapması yeter) Gül dahi vecdi bozar.

(Sonra düşer konuşamaz. Cellat boynuna bir kılıç darbesi vurur, ayırır bedenden, kan fışkırır her yana)

Hamit              : Dağılın, dağılın. İnfaz tamamlandı.

Allahım sana çok şükür

Kurdardın bizi bir beladan

(Bu arada İbn Ata Hamit’e doğru gelir. Hamit ona:)

Söyle bakayım İbn Ata. Ben ve elim araçtır. Tüm yazdıklarım Allahtandır sözü doğru mudur. Bu adama gül atmak doğru mudur ?

İbn Ata           : Doğrudur, doğrudur.

Hamit              : Senin itikadın bu mu? Yuh olsun sana.

İbn Ata           : Bu konulardan  sana ne. Sen git zulüm ve cinayetler ile halktan soyduğun paralar ile uğraş. Senin nene gerek büyük ruhlu insanların sözleriyle uğraşmak.

(Muhafızlara) Bunu iyi bir sopalayın.

(Muhafızlar ibn Ata’ya çullanır. İbn Ata yere düşer. Kan gelir. Kalabalığın bir kısmı geri döner, seyreder)

İbn Ata           : Ahh, ahh, ahh.

Hamit              : Gül atarsın haaa.

Gül atılan ahh diyor, sopa yiyende nasıl iştir bu anlayamadım.

(İbn Ata cansız yığılır. Hırsını alamayan Hamit ayakkabısını çıkarır ve topuğuyla vurur. Kalabalıktan birkaç kişi gelir)

kalabalıktan biri

kaç kişi

ölmüş bu ölmüş,

yeter yeter vurmayın artık

ölmüş , ölmüş bu

bari ölülere vurmayın

bırakın, bırakın

yeter, yeter, yeter artık

kan görmekten bıktık

artık yeter, yeter

ölmüş bu ölmüş

(Sahne kararır)

 

 

 

 

 

PERDE  : 4

SAHNE  : 3

 

(Kâbe’de Hallac’a hizmet eden kadın siyahlar içinde sahneye çıkar. Önce Tevrat’tan bir bölüm okur. Sonra şu ağıdı söyler)

Kabil kardeşi Habili öldürdü.

Ve Rab Kabile dedi kardeşine ne yaptın ?

 

KARDEŞİNİN KANININN SESİ TOPRAKTAN BANA BAĞIRIYOR.

 O TOPRAK Kİ  KARDEŞİNİN KANINI SENİN ELİNDEN ALMAK İÇİN

AĞZINI AÇIYOR

VE SEN ARTIK LANET EDİLDİN

VE  SİZ ARTIK LANETLİSİNİZ : YARGILAYANLAR ÖLDÜRENLER,

OKUYANLAR, DUYANLAR VE GÖRENLER

 

Bilmiyorum sıra kimin

Aramızda gezer ölüm

Alemi bostan eylemiş

Reyhanları kırar ölüm

 

Alır yiğidi çağında

Bülbül öter mi bağında

Koymaz kimse ocağındea

Ocakları yıkar ölüm

Kiminin belini büker

Kimisin mülkünü yıkar

Kimisinin yaşın döker

Var gücüyle ezer ölüm

Kiminin alır kardeşin

Revan döker kanlı yaşın

Hiç onarmaz bağrı başın

Hayır işten bezer ölüm

 

Ölüm ölüm, ölüm ölüm

Ölümden geçilmiyor gülüm

Aşkım, ruhum, pirim, berdarım

Aşıkları yıkar ölüm

Aşıkları yakar zulüm

Tenden tene geçer ölüm

 

(Sahne kararır)