PERDE : 4
SAHNE : 1
(Baş kadı Ebu Ömer Muhammed bin
Yusuf el Hammadi, üye Ebu Cafer Muhammed b Ahmet Enbari et tenühi ve üye
Ebu Hüseyin Ömer b Melik es
Şeybanidir Hammadi Maliki mezhebindendir. Üyelerin Hanefidir Aslında
mahkemeler dört ehli sünnet mezhebinin üyeleri ve bir başkan olarak
beş kişiden oluşurdu. Fakat Hallacın mahkemesine Hambeli
ve Şafii üyeler alınmamıştı. Hambellerin devletle
sürekli çatışmaları vardı. Şafiiler ise Hallacın
suçladığı zındıklandıktan tövbe ederek dönerse
affedilebileceğini kabul ederlerdi. Olaki tövbe ederse dahi
kurtulmaması için Şafii kadı alınmamıştır.
Mahkemeyi vezir Hamit istediği gibi kurmuştur. Halifenin
başına bir bela geleceğinden korkmasına rağmen Hamit
onu dahi dinlememiştir.
Ayrıca, son
yargılamada başta Hambeliler olmak üzeer kırk gün boyunca Hallac
lehine yoğun gösteriler olmuştur.
Yargılama Dar-ül amme
denilen adalet sarayında yapılır. Vezirler, ordu
komutanları, polis şefleri yargılama salonunda hep hazır
bulunurlar. Ordu alarma geçirilir. Tanıklar baskı altına
alınır. Tanıklardan kaybolanlar olur. Tanık İbn
Şakir, Hallac aleyhine tanıklığı reddettici için
Bağdat surlarının dışında, boynu vurulmuş
olarak ölü bulunur.
Yani Hallacın dostu
İbn Bişr ve Ebul Abbas baskı altında ifadeye
zorlanır. Hallacın son günlerinde, hücresine bir baba ve kız
atılır. Kız gece feryat ile Hallacın kendisine tecavüze
kalkıştığını söyler. Bu komplo tutmaz.
Yargılama çok uzun sürdü, olaylar da sürdü gitti.)
El Hammadi : Muhammed Hüseyin ibn Mansur el Hallacın yargılama celsesini açıyorum.
Hakkındaki suçlamayı okuyorum.
Hallac : Ben önce söz istiyorum.
El Hammadi : Buyur ya Hallac
Hallac :
Bu mahkeme nakıs bir mahkemedir. Usule göre Hambeli ve Şafi
kadıların da bulunması gerekir.
El Hammadi : Onlar katılmayı kendileri
istemediler.
Hallac : Yazılı bir
beyanları var mı ?
El Hammdi : Yok ama alırız.
Hallac : Alana kadar yetkisizsiniz.
El Hammadi :
Sen masum isen, korkun nedir ey Hallac ? Suçsuz olanın zaten kati delileri
vardır. İspat eder kurtulur.
Hallac :
Şimdi kum suçlu, kim suçsuz girmeyelim bu tartışmalar.
İcabederse mevzuyu çiğnetmeyiz kimseye. Önce uyun kendi usulünüze,
sonra bakalım madde metnine.
El Hammadi : (Diğer iki kadı ile
fısıldaşır) Mahkememizin mevcut hali ile davaya rüyet
etmeye karar vermiştir.
Hallac :
Bakıyorum da kendi insicamınızla ıslanıyorsunuz hep.
Rahmetiniz bol, gani gani.
El Hammadi : O nasıl söz, rahmet Allahtandır.
Hallac :
Rahmet Allahtansa usûl Kurandadır. Hiçbir mahkeme sadece kendi usulüne
karar veremez. Zira usul adalette eşitliğin, yargıda
üzgürlüğü sağlar, ki öcneden tayin edilir, önce yargıçları
bağlar.
El Hammadi : Kararımız verilmiştir ve
kesindir.
Hallac : Karar sizindeğil Hamidindir.
El Hammadi : Mahkememiz bağımsızdır.
Hallac :
Hamid de bağımsızdır. Kendine müslümanım diyen tüm
kadılar, ulema din erbabı devletten elini çekmedikçe ; birer nifak
aracı olacaklardır siyaset bataklığında. Evezirlerin
ve emirlerin, kralların kuklası olacaklardır; iman ve ihlasını
uluorta pazarlayan Kardeş kanı akıtarak tahna oturan
zorbaların; kan-ı katli vacip fetvası ile kardeş
kanına ortak olan biat telları bilsin ki, boyunuma geçecek
yağlı urgan beni incitmez, ama elinizdeki kalem celladın
kılıcıdır. Çekin elinizi ümmetin üzerinden görülsün gerçek
müsebbibler. Açığa çıksan cellatlar. Siz varken masum
görülebiliyor hala, halka karış yaptığınız
riyakarlık koruyor onları, gizliyorkanlı emellerini.
HALKTAN ZALİMLERİ GİZLEMEK
İSYANDIR HALKA
Eşhedü enla..
El Hammadi : Ey kanı hela
Hamit : (Fırlar yerinden) Şu söylediğin sözün altını
yazıp imzala.
El Hammadi : Onu kızgınlıla söyledim. Bir
hüküm, bir fetva hükmü taşımaz
Hamit :
Duygularını yansıtmayan
söz, ölüm hükmüdür ey Hamit Sen ne dediğini biliyor musun ? Üstelik ben o
sözü söyleyince adam kelimeyi sahadet getiriyordu.
Şahadet halinde
halinde birine ölüm hükmü verilir mi hiç.
Şahadet aşığa ölüm zaten.
Bize düşer ölüm
Sizin yapınıza şahadet
Hamit :
Ben şahidim sözlerinize, eğer imzalamazsan and olsun ki, bir
zındığı öldürmeyi şahsı hak sayarım.
Hallac : Hamit doğru söylüyor.
Dünyayla kestim ilişkimi ben
Öyleyce can verip, kam almak gerek dünyadan
Hamit :
Bak zaten kabul ediyor. Üstelik eşhedü en la dedi kaldı. La yoktur
demek. Belki bu zındıkla ilahe deyip bırakacaktı.
El Hammadi : Ne diyorsun Ya Hallac ?
Hallac : Öldüren beni ey dostlar,
Hayat ölümdedir diyorum.
Tekrar tekrar
Hiçliğe karışan yok olur,
O zaman var olur
Varlık yoklukta,
Aydınlık karanlığın zirvesinde,
Cesaret korkunun,
Aşk çilenin bittiği yerde,
Sevap günahın tükendiği yerde
Her şey kendi zıddında
Tek, bir ve aynı haddi zatında
Lanın sırrını keşfedemeyen vezir
ise bu alemde, öldürün beni ey dostlar. La olmazsa ilah yoktur. La ilahe ill
allah, ilahlar yoktur ve fakat Allahtan başka demek. Bakın
Allahın varlığı bile ilahların yokluğu üzere,
kendi zıddı üzredir. Yok olanın zıddı üzerine
kuruludur.
Ben la ilahedeki la gibiyim
Mallahtaki illa ibi
Kadılar ilahe gibi
İllalha daki illa (var
olan Allah ve boşluğa gedirim)
İllaya gider sanırım
İlla olan haklı gideriz hepimiz
Perişan bu eniyim
Aşık ağzından çıkan her lanın
hesabını bilir. Bilir de ne yazık ki, Hamit ümmete vazir.
Hallac :
Çelişki vardır ve sizin varlığınız benim
varlığım, bu kainat, bu gök kubbe, her şey
çelişkidedir kendi varlığıyla. Çelişki vardır
ama, karşıtlık da yoktur kainatta.
Hamit :
Tekrar ediyorum, adam ikrar ediyor. İkrar haktan gelir. Mesul olursunuz
sonra.
El Hammadi : Hayır, ikrarını
saymıyoruz. Bunların hepsi kızgınlık üzerine oldu.
Hiddet aklı engelleyen bir güçtür, besler sadece
nefreti.
Hamit : Yazın ve kararınız
ne olursa olsun tutanakta kalsın bu söz.
El Hammadi : Tamam, tamam tutanağa geçeceğiz.
Şeybani :
Evendim kayda geçsin, sanık kelimeyi şehadeti bile tevil etti.
Tevil zındıklığın şartlarından biri
değil mi ? Göz göre göre uyutuyor bileri, mahkemede
zındıklık progandası.
El Hammadi : Tamam, tamam. Şimdi hakkındaki
suçlamayı okuyorum ya Hallac.
Hallac : Suçlama mı ?
El Hammadi : Evet.
Hallac : Okuyun.
El
Hammadi : Kendinizi Tanrı yerine
koyduğunuz, yani Enel Hak dediğiniz, böylece
meniciliğin sanaviyyat, yani iki
Tanrıcılığına saptığınız.
Kuran-ı Kerimi tevli ettiğiniz, dünyanın adil
olmadığı için herşeyin haram olduğu; bu nedenle ondan
en azını alarak yaşamak gerektiği; imanın adil olana
kadar, bu dünyanın adil olmadığını söylemişsiniz.
Ne diyeceksiniz? Bunlar zındılık suçunu oluşturur ki,
cezası ölümdür.
Hallac : (Derin bir of çeker)
Size nasıl anlatsam
Yarem derine inmiş,
Söz yetmez sızıma
Zahirden bakan tabip,
Nereye neşter ata
Enel Hak dedim biri birledim,
Enell Hak dedim, evet yine derim
Enel Hak ben Tanrıyım demekse
İkincisi nerede,
Nerede ikilemek Tanrıyı
Enel Hak Ondan gayrısı suret ile,
Enel Hak sureti gör beyan ile
Enel Hak hakikat ile
Hakikat aşk ile,
Aşk sevgiyle
Enel Hak aşk ile yanan,
Yanan o yakılan o yakan o
Şavkıyla sureti görünen, görünen o
Gören o, gönül o göz o
Bunlar tevil görmedikçe tabib
Aklın tutsağı yani bir kadı
Dünyanın adil olmadğına gelince,
Sırça köşkünüzde görülmüyorsa da,
Adil yapmak elimizde.
Ayrıca Kuran-ı Kerime göre
zındıklık diye bir suç yok. Siz nasıl ihdas edebilirsiniz.
Eş Şeybani : Bizmi uyduruyoruz, yıllardır uygulanıyor.
Hallac : Ne zamandan beri?
Eş
Şeybani : Biz hep uyguluyoruz.
Hallac : Kendini tek gerçek sanan
düşünce türü için zaman kendinden başlar.
Hz. Muhammed ve dört halife zamanında var
mıydı?
Eş
Şeybani : Doğrusunu
istersen, bakmam lazım kitaba.
Hallac : Hangi kitaba ?
Eş
Şeybani : Fıkıh ve
Hadis kitaplarına.
Hallac : Onları yazan kim, baksana
bakacağın kitaba. Bu ceza ilk defa 742 Cad bin
Dirhamı öldürmek
için uyduruldu din adına siyaseten. Yok idi, var oldu
sayenizde.
El Hammadi : Bu
husus da karar bağlanacaktır el Hallac. İlk defa bir itaraz
geliyor. Celseyi kapatıyorum. Gelecek celse şahidler dinlenecek.
(Celse
açılır, şahidler dinlenilmiştir. Şahid sözlerini
özetler mahkeme başkanı)
El Hammadi : El
Hallac, mahkeminin dinlediği şahidler sizin zındık
olduğunuz, isnat edilen suçları işlediğinizi söyledi
duydunuz. En yakın dostlarınızdan kendi şahidinizi bin
Bişir ve Ebul Abbas dahi aleyhinizde şahidlik etti.
Şahitlerinizden ibn Şakir musa Bin Abbas, Ali bin Zekeriya, Zülfikar
bin Rızanın şahitliğine başvurulmadı.
Surların dibinde başları vuruhlmuş olarak bulundu. Bir
takım şahidleriniz ise hiç bulunamadı. Kayıp. Hücrenizde
tecavüze yeltendiğinizi söyleyen Süreyya ise taciz esnasında sizin
Tanrılık iddia ettiğinze dair bir söz
duymadığını söyledi. Taciz de davamız
dışı olduğu veçhile şahidliği geçerli
sayılmadı. Ne diyeceksiniz ?
Hallac :
Bir şey demem. Demem o ki, Tanrıyım desem Süreyya ikinci Meryem
olacaktı sayenizde. Bereket bu gelmedi başımıza. Aleyhime
şahidlik yapan dostlarıma söyleyeceğim dostluğun ancak
erdemli iki kişi arasında sürdürülebilir bir ilişki
olduğudur ve erdemli tek bir davranış yoktur ki yasayı
ihlal etmesin.
El Hammadi : Son sözleriniz beraatinizi istiyor musunuz ?
Hallac :
Hayır, bir şey istemiyorum. Adil olmadan dünyadan istenilen her
şey haram, istedikçe artar haram.
El Hammadi : Çıkabilirsin el Hallac.
Kararımzı verip açıklayacağız sana.
(Hallac
çıkar, kadılar
tartışmaya devam ederler. Bir takım fiskoslar olur)
kararına her kes kendi yazsın ve
imzalasın
Et Tenühi : Zındık olduğun
anlaşıldığından öldürülmesine.
Eş
Şeybani : Ben de aynen
katılırım.
El Hammadi : Ben de aynı kararı
imzalıyorum .
(Yazar ve
imzalar)
Yalnız malları ve mirası konusunda bir
karar vermemiz lazım.
Bizim fıkıhımıza göre
zındık birinin malları hazineye irat kaydedilir.
Et Tenühi : Bana göre, zındıklıktan
önce edindiği mallar ailesine miras olarak kalır.
Sonrakiler hazineye müsadere edilir.
Eş
Şeybani : Bencede de son çözüm
adil.
El Hammadi : İçeri buyurun el Hallac.
(Hallac girer)
Şimdi mahkemenin verdiği kararı
açıklıyorum. Detayları yazılı kararda
açıklanacağı veçhile, toplanan delillere, şahid ifadelerine
ve mahkemedeki ifadelerinize göre zındıklık suçunu
işlediği mahkememizce sabit
görülmüş olup, islam halifesinin bize verdiği yetkiye göre açık
yargılaması sonucunda sınığın eylemine uyan ölüm
cezasıyla tecziyesine ;
Ölümün asılarak ve sonra yakılarak
infazına,
Zındıklıktan önceki malların irsine
intikaline, sonraki malların hazineye intikaline,
Hükmün Cuma hutbesinde okunmasına,
Oybirliği ile karar verilmiştir.
Hallac : (Birden sakin tavrını bozar)
Ey deha ve ün cellatları
Ey yargılı adalet,
Ey sorgulu hüküm
Acımasız bir yargıç ve
İlahi bir adalet bekliyor sizi : Zaman
Zaman : Gerçeğin suskun dili,
Akıp giden ellerinizden
Aşındıran kudretinizi,
Hiçbir zaman köleleştirmediğiniz
Köleleştiremeyeceğiniz hiçbir zaman
Tarihin ak saçlı anası
Zaman sığınırım adaletine
(Zabitler sürükler,
çıkarken son kez)
Fitne ve şiddet vebadan bile hızlı sirayet
eden bir hastalıktır, mutlaka bir gün aynı haşmetle vurur
uygulayıcılarını da.
(Işıklar
söner)
PERDE : 4
SAHNE : 2
(Hallacın yaşı 65 tir. Polis müdürü (Sahib üs Şurta) Muhammed bin Abdüssemed onu Bağdatın Horosan çıkış kapısına getirir. Hallac önce kırbaçlanır, sonra kılıç ile yaralanır, sonra çarmıha gerilir ve bir gün öyle bekletilir. Sonra taşlanır. Boynu vurulur, elleri kesilir, cesedi yakılıp dicleye atılır. Hallac bir sehpanın üzerindedir. Yanında cellat vardır. Kalabalığın uğultuları duyulur).
Cellat : (Hafifçe) Beni bağışla el Hallac, görevim bu benim.
Hallac : Kendi cellatına saygı
duymayan hiçbir aşık ölümü hak etmemiştir
(Baş
kadı gelir, dua okur ve sorur)
El Hammadi : Korkuyor musun ya Hallac
Hallac : Korkmayan kaybedecek bir şeyi
olmadığını gösterir.
Hayır korkmuyorum
Korku ruhu engelleyen arzuyu yakan bir ateştir
Evet korkuyorum.
El Hammadi : Yine çelişik konuştun. Allah
hepimizin günahlarını affetsin. Amin.
Son isteğin nedir ?
Hallac : Namaz kılmak istiyorum. Ve
bana ilk taşı günahsız biri atsın.
El Hammadi : (Kalabalığa döner) İlk
taşı günahsız olanınız atacak. Duyun. Bir seccade
verin.
(Şıbli
çıkar sahneye ve seccadesini verir. Halac iki raket namaz kılar. Sonra
Hamit işareti verir cellat kırbaçlamaya başlar)
Hallac : Ehad, Ehad yalnız Ehad.
(Bu arada
bayılır. Sahneye doğru birkaç sufi baygın düşer.
Şıbli ve İbn Hafif de dahildir bunlara. Gürültüler yükselir)
Hamit :
Sakın olmazsanız dağıtırım hepinizi. (Sessizlik olur kırbaçlama devam eder.
Hallac güler, gözlerinden yaş gelir, ubrası yırtılır,
akrebi ilk kez ondan ayrılır) (Doğrulur, kırbaca ara verilir)
Hallac :
Allanım senin hakikatine bağlı olan varlığım ve
benim hakikatime bağlı olan varlığın hürmetinedir
bunlar. Benim varlığın seninkinde yok olmuştur, ona
karışmadan. Varlığın varlığımı
kuşatmıştır iç içe girmeden.
Allahım, şu topluluk senin kullarındadır.
Sana yaklaşmak ümüdiyle beni öldürmek için toplanmışlar,
onları affet. İyi biliyorum ki, bildiklerimi onar da bilseler veya
bildiklerimi ben bilmeseydim onlar gibi, bu hal başımıza
gelmezdi. Onlara selam sana hamd olsun.
(Cellat
kırbacı bırakır. Omuzuna bir kılıç darbesi vurur.
Hallac düşer. Kılıç darbeleri devam eder. Kan akar her yerinden)
Hamit : Hadi dağılın.
Bugün direğe asılı kalacak, bu halde teşhir edilecek.
(Topluluk
dağılır, sesler kesilir. Hallac bir direğe
bağlağnır. Başına nöbetçi konur. Sahne kararır.
Hallacın olduğu bölüm hafifçe aydınlıktır. Sonra
Şıbli çıkagelir. Hallac yüzüne kan sürmüştür. Akan kan ile
de ellerini yıkamaktadır).
Şıblı
: Ne yapıyorsun ya
Hallac, kan içinde her yanın.
Hallac : Abdest alıyorum.
Şıblı
: Kan ile mi ?
Hallac :
Evet böyle iki rekat namaz kılacağım. İki rekat namaz da
Allaha götürür. Yeter ki, abdesti kan ile alınsın, aşk içinde
kılınsın.
Şıblı
: Vedalaşalım ya
Hallac.
(Kucaklaşırlar,
Şıblı ağlar Hallac onun saçını usulcacık
okşar)
Tasavvuf nedir ya üstad?
Hallac : En basit mertebesi şu
gördüğündür.
Şıblı
: Ya en yüce mertebesi
Hallac : Onu da yarın görürsün.
Şıblı :
(Gözleri yaşla) Ben sana halka
hiçbir sır açma demedim mi ? Ey
üstad-ı muazzama.
Hallac :
Sır aşktır, sır hakikat. Aşk aşikar olan. Ben
açığa vurmasaydım eğer, zalimlerin hareminde
kapatılmıştı aşk. Buna dayanmadı yüreğim Ey
Şıblı.
(Şıblı
daha fazla dayanamaz, arkasına baraka çıkıp gider)
(Sabah vaktidir.
Kalabalık yine toplanmıştır. En ön safta taş
atıcılar toplanmıştır)
Hamit : Günahsız olanınız
ilk taşı atsın.
(Kalabalıktan
hiç ses çıkmaz. Kimse yeltenmez)
Yok mu günahsız bir kimse, ümmeti müslüman
içinde?
İbn
Ata : Bu adil olmayan dünyadan
bir lokma bile yemiş olan herkes günahkardır.
Herkes suçlu hepimiz katiliz.
Hamit : Sen at İbn Ata.
İbn
Ata : Ben en büyük
günahkarım.
Hamit : Yok mu içinizde bir ermiş,
derviş, mümin, günahsız.
İbn
Ata : Bir tek kişi.
Hamit : Kim o çıksın ortaya.
İbn
Ata : Onu da öldürüyoruz
işte, elbirliğiyle.
Hamit : O kâfir-i ekberin ta kendisi
Ben atıyorum o zaman ilk taşı
En günahsısınız benim
bakılırsa duruma
(Bir taş
atar. Onlarca taş atılır. Hallac gülümser)
(Şıblı
bir gül atar, ibn Atada bir gül atar. Hallac derin bir ah çeker)
Durun, kim attı o gülleri.
İbn Ata : Ben attım.
Şıblı : Ben attım.
Cellat : (Yine eğilir Hallaca) Neden ah çektiniz gül
atılınca. Onca taşa güldünüz de.
Hallac : (Zor bela)
Ellerin taşı başımı yarmaz, dostun
bir tek gülü yareler beni. Onlar ne yaptığnı bilmiyor oysa
Şıblı ve Atanın bilmesi gerekirdi.
HASB EL VECD İFRAD EL AHİZ LEHÜ (Aşığın vecd halinde biri
tek yapması yeter) Gül dahi vecdi bozar.
(Sonra düşer
konuşamaz. Cellat boynuna bir kılıç darbesi vurur,
ayırır bedenden, kan fışkırır her yana)
Hamit : Dağılın,
dağılın. İnfaz tamamlandı.
Allahım sana çok şükür
Kurdardın bizi bir beladan
(Bu arada
İbn Ata Hamite doğru gelir. Hamit ona:)
Söyle bakayım İbn Ata. Ben ve elim araçtır.
Tüm yazdıklarım Allahtandır sözü doğru mudur. Bu adama gül
atmak doğru mudur ?
İbn
Ata : Doğrudur,
doğrudur.
Hamit : Senin itikadın bu mu? Yuh
olsun sana.
İbn Ata :
Bu konulardan sana ne. Sen git zulüm ve
cinayetler ile halktan soyduğun paralar ile uğraş. Senin nene
gerek büyük ruhlu insanların sözleriyle uğraşmak.
(Muhafızlara)
Bunu iyi bir sopalayın.
(Muhafızlar ibn
Ataya çullanır. İbn Ata yere düşer. Kan gelir.
Kalabalığın bir kısmı geri döner, seyreder)
İbn
Ata : Ahh, ahh, ahh.
Hamit : Gül atarsın haaa.
Gül atılan ahh diyor, sopa yiyende nasıl
iştir bu anlayamadım.
(İbn Ata
cansız yığılır. Hırsını alamayan Hamit
ayakkabısını çıkarır ve topuğuyla vurur.
Kalabalıktan birkaç kişi gelir)
kalabalıktan biri
kaç kişi
ölmüş bu ölmüş,
yeter yeter vurmayın artık
ölmüş , ölmüş bu
bari ölülere vurmayın
bırakın, bırakın
yeter, yeter, yeter artık
kan görmekten bıktık
artık yeter, yeter
ölmüş bu ölmüş
(Sahne kararır)
PERDE : 4
SAHNE : 3
(Kâbede Hallaca
hizmet eden kadın siyahlar içinde sahneye çıkar. Önce Tevrattan bir
bölüm okur. Sonra şu ağıdı söyler)
Kabil kardeşi Habili öldürdü.
Ve Rab Kabile dedi kardeşine ne yaptın ?
KARDEŞİNİN KANININN SESİ TOPRAKTAN BANA
BAĞIRIYOR.
O TOPRAK Kİ KARDEŞİNİN KANINI SENİN
ELİNDEN ALMAK İÇİN
AĞZINI AÇIYOR
VE SEN ARTIK LANET EDİLDİN
VE SİZ ARTIK
LANETLİSİNİZ : YARGILAYANLAR ÖLDÜRENLER,
OKUYANLAR, DUYANLAR VE GÖRENLER
Bilmiyorum sıra kimin
Aramızda gezer ölüm
Alemi bostan eylemiş
Reyhanları kırar ölüm
Alır yiğidi çağında
Bülbül öter mi bağında
Koymaz kimse ocağındea
Ocakları yıkar ölüm
Kiminin belini büker
Kimisin mülkünü yıkar
Kimisinin yaşın döker
Var gücüyle ezer ölüm
Kiminin alır kardeşin
Revan döker kanlı yaşın
Hiç onarmaz bağrı başın
Hayır işten bezer ölüm
Ölüm ölüm, ölüm ölüm
Ölümden geçilmiyor gülüm
Aşkım, ruhum, pirim, berdarım
Aşıkları yıkar ölüm
Aşıkları yakar zulüm
Tenden tene geçer ölüm
(Sahne kararır)